TMMOB
MİMARLAR ODASI MUĞLA ŞUBESİ,
FETHİYE TEMSİLCİLİĞİ BASIN BİLDİRİSİDİR.
12.11.2021
Turizm yörelerinde inşaat sezonunun başlamasıyla birlikte başta Kayaköy olmak üzere kaçak yapılaşmanın oluşturduğu riskler ve imar kirliliği yeniden kentimizi tehdit etmeye başlamıştır. Öyle görünüyor ki özel kanunla korunan sit alanlarında geçerli olmamasına rağmen İmar Barışı adı altında mevcut kaçak yapıların kalıcı olmuş olması ya da yasalaştırıldığının zannedilmesi yeni kaçak yapıların da önünü açmış, kaçakçıların (!) iştahını kabartmış durumdadır. Bu konuda Mimarlar Odası Fethiye Temsilciliği olarak bir yetkimiz olmamasına rağmen duyarlı vatandaşlarımızdan birçok şikâyet / ihbar almaktayız.
Kaçak yapıya müsaade etmek; sadece kente karşı işlenmiş bir suç yada kentte görüntü kirliliğine yol açmış olmak değildir. Bu kente; yasa tanımayan, hukukun üstünlüğü ilkesini hiçe sayan, basiretten yoksun sözde iş insanlarını da davet etmek demektir aynı zamanda. Çünkü bu kentte inşaat işi yapan kimi firmalar “biz bir şekilde hallederiz” anlayışıyla kendini öne atan firmalardır. İşin acı tarafı da gerçekten de hallediyor görünmeleridir.
Kayaköy, Faralya vb. yerlerden imar izni olmadığını bile bile arsa alan kişiler /şirketler, yasa ve yönetmelikler dışında da bu ülkede işlerin illegal yollardan hallolmasına pirim tanıyan anlayışı şehrimize yerleştirmektedirler. İster istemez ‘onlar yaptı biz de yaparız’ cesaretini bir diğerlerine vermektedirler. Gerçi son zamanlarda şikâyetçilerin çoğunluğu kendi kaçak yapılarını tamamlamış, yapısını kullanmaya/gelir elde etmeye başlamış kişiler olsa da kaçak yapılaşma bu şehrin bir gerçeği olamaz. Kendi yapmaya gelince yapıp/yaptırıp yabancı birileri yapmaya gelince şikâyet etmek de en hafif tabiriyle samimiyetsizliktir. Kaçak yapı herkes için ve her durumda kaçak yapıdır. Bu duruma yetki/erk sahibi birilerinin acilen dur demesi gerekmektedir.
Kaçak yapıya müsaade etmek /göz yummak; yıllardır bu coğrafyada yaşayan ‘imar sorunu çözülsün de biz de kendimize barınacak ya da yaşayacak mekanlar yapalım’ beklentisinde olan, yasalara, ülkesine, kentine saygılı kişileri de cezalandırmak ve tabiri caizse enayi yerine koymaktır aynı zamanda. Evet bu bölgelerde yıllardır sonuçlandırılamamış bir imar planı sorunsalı vardır, kabul ediyoruz. Bu durum kaçak yapılaşmayla sözde çözüme kavuşturulmuş gözüktüğü için de sorun yokmuş gibi zannedilmekte ve davranılmaktadır. Hatta burada kaçak yapılaşmaya gidenler kendilerince bu sorunu avantaja dönüştürmüş durumdadırlar. İsteyen istediği şekilde kayıt dışı olarak kiralamaya yönelik yapılar üretmekte, isteyen istediği şekilde kendi kullanacağı devasa konutlar üretmekte, isteyen istediği malzemeyi kullanarak dokuya uyum derdi olmadan, silueti bozma derdi olmadan kendi pencerelerinden baktıkları; mimarsız, mühendissiz, hesapsız, kitapsız binaları yaratmaktadır. Buna karşın buralarda yapı yapabilmek için imar planı olmasını bekleyen kişi sayısı azaldıkça da kurumlar buraya imar planı yapmak mecburiyetlerini daha kolay unutmaktadırlar.
Belediyelere ya da Çevre Şehircilik Bakanlığına yapılan şikayetler sonucunda durdurulan inşaatlarda bile, yapı tatil zaptları hiçe sayılarak inşaatlara devam edilmektedir. Çünkü bu şehrin yaşam ve rant değeri bu şehirde yapılacak kaçak yapının ceza değerinin çok çok üzerindedir. O yüzdendir ki sadece tutanak tutup ceza yazmanın da çözüm olmadığı apaçık ortadadır. Bu durumda tüm yetkili kişi ve kurumların kendisine şu soruyu sormalarını beklemekteyiz. DAHA FARKLI BİR SONUÇ İÇİN “BİZ” DAHA FARKLI NE YAPMALIYIZ?.. Bu kaçak yapılaşmayı durdurmak için daha kararlı mücadele gerekiyor. Yapı tatil zaptına rağmen devam eden inşaatlar için suç duyurusu mutlak surette yapılmalıdır. Mühür fekti işlemleri mutlak surette yapılmalıdır. Sadece bir dönem bu kararlılığın gösterilmesi bu sorunu kendiliğinden ortadan kaldıracaktır.
Bu kararlılık gösterilmek zorundadır çünkü “Arsamın imarı yok” diye orada bir yapılaşmaya gitmeyen vatandaşlarımıza borcumuz var,
Bu kararlılık gösterilmek zorundadır çünkü “Benim inşaat hakkım bu kadar fazlasını yapamam” anlayışındaki erdemli insanlara borcumuz var,
Bu kararlılık gösterilmek zorundadır çünkü hatalı imalat yaptığı için o kısmı söküp yeniden yapmak zorunda kalmış insanlarına borcumuz var,
Bu kararlılık gösterilmek zorundadır çünkü bu doğaya, bu tarihe, Seydikemer’imizi Fethiye’mizi Muğla’mızı bu kadar özel yapan bu değerlere çok ama çok borcumuz var.
Gelin hep birlikte; bu ülkenin sahipsiz olmadığına, bu ülkede yasalar olduğuna ve bu yasalara uyulmak zorunda olunduğuna inananlardan yana olduğumuzu gösterelim. Bir tarihin, bir doğanın, bir kentin gasp edilişine daha fazla seyirci kalmamak adına tüm yetkili kişi ve kurumları göreve davet ediyoruz. Artık olağan hale gelmiş durumda olan bu kaçak yapılaşmalar ‘cezasını öderim istediğimi yaparım ‘anlayışına dönüşmüştür. Her bir köşesi ayrı bir cennet olan BAŞKA BİR SEYDİKEMER YOK BAŞKA BİR FETHİYE YOK BAŞKA BİR MUĞLA YOK! Daha da fazla gecikmeden sadece üzerimize düşeni değil daha fazlasını yapmaya bir an önce başlayalım.
Biz Mimarlar Odası Fethiye Temsilciliği olarak bu ülkenin seçilmişlerine, karar vericilerine, Cumhurbaşkanlığına, Valiliğe, Kaymakamlıklara, belediyelere ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüklerine de müracaatımızı yapacağız. Kaçak yapılaşma ile en etkin mücadele kaçak yapılaşmaya ihtiyaç duyulmayacak imar planlarının ve yönetmeliklerin bir an önce yapılmasıyla olur. Yaptığımız her açıklamada üzerine vurgu yaptığımız ‘Mimarlar Odası bu şehrin yapılaşma kurallarını, bu şehrin gerçekleriyle oluşturulacak bir çalışmanın yapılmasını bir zorunluluk olarak görmekte ve bu çalışmanın içinde yer almak istemektedir.’ Sözümüzü tekrarlayarak kaçak yapılaşma ile daha kararlı mücadeleye tüm yetkili kişi ve kurumları davet ediyoruz. Unutmayalım ki bir kentin mimari yapısı ve şehircilik anlayışı o şehrin kültür ve medeniyet seviyesinin de bir göstergesidir. Mimarlar Odası olarak Gelecek kuşakların geçmişten referans alma hakkını korumak görev ve sorumluluğumuzda ilgili ve yetkili kişi ve kurumları da yanımızda görmek istiyoruz.